Sakarya 1 Şubesi
569 | | | 14-03-2021
Elazığ Depremi – İstanbul Sözleşmesi- Ümmet Kardeşliği
MURAT MENGEN

4 Ocak saat 20:55 de meydana gelen Elazığ Depremi hepimizi çok üzdü… Rabbim vefat edenleri şehitler kervanına dâhil etsin, yaralılarımıza ise acil şifalar nasip etsin inşallah…

Elhamdülillah millet olarak kalbimiz depremden etkilenen bölge için attı, bir olduk, bütün olduk, kenetlenerek kardeşliğimizi bir kez daha pekiştirdik…

1999 Depreminin ardından hem devletimiz hem de millet olarak bizler çok ilerleme katetmişiz… Şahsen medyadan Elazığ Depremini medyadan izlerken bir yandan üzüldüm ama diğer yandan devletin gücünü, temsilcilerini ve Başkanımızı orada görmek beni derinden etkiledi, mutlu etti…

Tabi, her olayın ister üzücü, ister sevindiğimiz olsun kendine has bazı sonuçları olacaktır. Elazığ Depreminde ki iki sahnenin bende bıraktığı etki ile çağrıştırdığı tartışmalar üzerinde durmak istiyorum…

Birincisi, bir babanın eşinin ve çocuğunun üzerine kapaklanarak onların hayatlarını kurtarmak adına kendisi için ölümü seçmesiydi… Yine bir başka hikâyede ise (erkek anlatıyor), “deprem anında sallanmaya başladığımızda eşimi korumak için, kollarımla başının üzerine kapaklandım” diyordu… Evet, dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de “Aile İçi Şiddet” olduğunu reddedemeyiz. Alkol, uyuşturucu, kumar ve benzeri birçok sebebe dayalı veya sebepsiz şiddet olgusunun yaşandığını, mağdurlarının olduğunu kabul etmeliyiz… Ama benim söylemek istediğim başka bir şey… Bizde baba ailesi için çocukları için yaslanılacak dağdır, atadır… Hani “Ana gibi yâr, Baba gibi diyâr olmaz” atasözümüzde de ifade bulduğu gibi meseleyi sadece cinsiyet üzerinde çözmeye çalışmak doğru olmaz… Ana – baba ve aile sevgi, saygı, fedakârlık üzerine kurulan ocaktır…

Bence kötü örnekler üzerinde aile ocağının söndürülmesine ve eşlerin birbirine her zaman şüphe ile yaklaşacakları bir zeminin oluşmasına yol açacak çalışmalar yerine aile içi birtakım yanlışları ortadan kaldıracak, aile bireylerinin birbirine güvenini sağlayacak Elazığ Depreminde de bir örneğini gördüğümüz fedakârlık üzerine bina edilecek aileler kurabilmenin çalışmalarını yapmalıyız…

Elazığ Depremi İstanbul Sözleşmesi ile aile kurumunu düzenleyen kanunların yeniden ele alınmasına, farklı bir bakış getirmesine, ders çıkarılmasına vesile olur diye düşünüyorum…

İkincisi… Farklı bir sahne… Depremin ilk dakikaları… Bir aile yaşadığı binanın çökmesi ile enkazın altında kalmış… Yardım istiyor… Yine medyadan öğrendiğimize göre oradan tesadüfen geçmekte olan Suriye göçmeni Mahmut adında ki kardeşimiz hiçbir teknik donanıma sahip olmadan insanüstü bir gayretle (elleriyle) göçüğü kazarak eşlerin ikisini de kurtarıyor…

Suriye’ de uzunca süren, milyonlarca Müslüman kardeşimizin ailesinin ve çocuklarının güvenliğini, ırzını ve namusunu korumak amacıyla güvenli liman olarak gördükleri ülkemize sığınmalarına değinmek istiyorum…

Milletimizin kahır ekserinin Suriyeli kardeşlerine sahip çıkmasına rağmen, bazı kesimlerin ufak tefek sıkıntıları büyüterek “Suriyeli kardeşlerimizi” taşlamaları (bu ifade göçük altından sağ kurtarılan bayan kardeşimize ait) vicdanlarda kabul görmemiştir… Kazanan kardeşlik olmuş, kazanan ümmet olmuştur…

Elazığ Depremi sonrası inşallah bu iki olay ülkemizde süren bu minvaldeki tartışmaları bitirir… Daha soğukkanlı ve sağlıklı bir şekilde aile yapımız ile ümmet kardeşliğimizi perçinlememize, güçlendirmemize vesile olur…

Zira benim nazarımda Elazığ Depremindeki bu yaşananlar; İstanbul Sözleşmesinin aile kurumuna verdiği zarar ile aynı coğrafyanın kader kardeşliğini bitirmek isteyenlerin fikirsel iflasının gerçekleşmesi demektir…

Tüm Yazılar
1 E-SINIF DEFTERİ, KURSLAR VE RESEN ATAMA
2 OKULLARDA “PSİKOLOJİK BUNALIM 19” PANDEMİSİ
3 Teşekkürler Cumhurbaşkanım, Teşekkürler Memur Sen
4 Başkanlık Sistemi- Bürokratik Bakanlıklar - Son Depremler- Coronavirüs Ve Bir Temenni
5 Elazığ Depremi – İstanbul Sözleşmesi- Ümmet Kardeşliği
6 Serdivan Hem Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü'nün Neyi Olur?
7 Eğitim Çalışanlarının Sessiz Çığlığı
8 MEMUR SEN ve MOTİF KART
9 BÖL – PARÇALA ve KAPAT
10 RUHSUZ BÜROKRASİ ve 94 RUHU